HASRETLİ OKLAR
Gazeteler, eski gazeteler,Onlar
şimdikilerden çok farklı, eğitici, bilgi dolu, sevgi dolu,
inanç dolu...
Hal böyle olunca Asya'dan Avrupa'ya bir
kısrak başı gibi uzanan dört nala özgürlük taşıyan, uygarlık taşıyan, Türk Yurdu!
Tarihi
ile diliyle, bilimiyle örneklediği yakut mücevherler gibi parladığı,
Kongreler,
Kurultaylar Kamutaylar...
Ve bir Ulusu
aslına çeviren kökleri ile buluşturan Başöğretmen.
Nereden gelip, nereye gittiğini
ve nereye ulaşabileceğini somutlayan, hareketleyen Başöğretmen!
Eski gazeteler, Cumhuriyetin gazeteleri,
Ulusun Gazeteleri, Devrimin ayak izlerini taşır, sesleri yankılanır! Onları
koklayabilmek, nefasetine ulaşmak ve duyumsamak, gerçeğin birincil kaynaklarına
eriştiriyor insanı!
BAŞÖĞRETMEN HASRETLİ OKLAR |
Her bakış ve her yorumla değişen dönüşen
hatta şahsi ve harsi emellere alet edilen muhteşem Devrim, MUHTEŞEM TÜRK
DEVRİMİ! Aslı, bulmak için arandığımız yaşamlar, kitaplar!
Yine
daldım arşivin buğulu sayfalarına ve bir süre eski gazeteleri taradıktan sonra
belli bir kanaat oluşturdum.
Günümüzün en büyük
sorunlarından biri olarak gördüğüm kavram sorunu ile başlamayı uygun buluyorum.
Çünkü kavramı doğru ortaya koymadan üzerine imar edeceğimiz binayı kurmak
tümüyle yanlış temele oturtmaya sebebiyet veriyor! Yine kavramı belirleyerek
işe başlayalım.
19
Mayısta M. Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışı ile başlayan Kurtuluş Hareketi Devrim mi, İnkılap mı ? Çünkü Devrim ile
İnkılap ifade ettiği anlamlar itibari ile bir birinden küçük farkla ayrı ve kullanıldığı
alan ile de önemli ölçüde ayrı ve ayrılması gereken iki KAVRAM!
İnkılap; Arapça isimdir, Toplum düzenini ve
yapısını daha iyi duruma getirebilmek için yapılan köklü değişiklik,
iyileştirme olarak tanım alır.
Devrim; Türkçe isimdir Devirmek kökünden
gelir, kökten değişiklik yeni biçim yeni bir anlayış
getirmek demektir.
Türkiye'mizde yönetimin, halka geçmesi ve tamamıyla
Ulusal Egemenliğe dayanması noktasından ele aldığımızda TAM BİR DEVRİM,
Devrimin
köklerini ve bağlarını kontrol ederek düşündüğümüzde ise TAM BİR İNKILAP,
olduğunu görürüz!
Nedenlerine baktığımda,(burada ben dili ile
aktarma yapacağım; çünkü kendi bilgi, görgü, algı sınırlarımı belirlemek, bakış
açımı ben ile sınırlamak gereği duyuyorum. O muhteşem 'Devrim' ve peşi sıra yapılan
asıla dönüş niteliğindeki İnkılaplar, bir birey olarak benim algılarımdan çok
daha büyük çok daha yücedir!)
Devrim
olarak nitelemenin, en haklı ve en büyük paydası, Türk Milletinin, Töresine ve
yapısına uygun yönetim biçiminin uzunca bir süre kaybedilmesine verdiği tepki
olarak değerlendiriyorum. Türk ananesi ile yaşayan halk yönetimini kendi kurar
ve bunu ortak karar alma süreci ile yapar ki, bu yöntemi kurulan her devlette
görmek olanağı vardır.
Halk
ile yönetimin ayrılması, ya da kopuşu, araya giren virüslerin( başka
milletlerin gelenekleri) yaptığı hastalık ile oluşmuştur. Virütik bulaşma, Halk ile yönetim arasında
kurulan geçirgenliği, alıp verme, uzlaşma dolayısıyla birbirini var etme
işlevini tıkayarak kangren olmasına neden olmuştur. Her gül dibinde meclis
kuran halk karar organında liyakati bulamamanın acısını, hastalığını
ilişkilerini sınırlayarak karşılamıştır. Meydana gelen kopukluk, devletin ve
devleti kuran halka yabancılaşmasına neden olunca, TOPRAĞIN ve üzerinde yaşayan
HALKIN, ANALIĞI DEVLETİN BABALIĞI, birbirini öteleyen, iteleyen, eziyet eden
hal almıştır.
Açıklamaya çalıştığım nedenle, TÜRKİYE ve
Türkiye de yaşayan önder Halk, bir DEVRİM yapmıştır. Devletin keyfi (şahsi )
yönetimden gördüğü zararı yok olma pahasına engelleyerek şahsi eylemlerden uzaklaşmış,
ULUSAL EGEMENLİĞE dayalı olarak yeniden örgütlenmiş dünya yönetimleri içinde
nadide denecek DEVRİM ile kendisini yenilemiştir ve bu açıdan tam bir devrim
niteliğindedir. Bunun yanında Egemenliğin halka ait olması, ortak karar verme
yapısının tarihsel ve ananevi kökleri asırlar öncesine uzanır. Öncesi olduğu
aşikardır, hatta dünyaya yayılmıştır. Bu açıdan baktığımızda, tam bir aslına
dönüş anlamı taşır, Reformist.tir! İNKILAP.tır!
İYİLEŞME, TEMİZLENME ve HASTALIKTAN KURTULUŞ!
anlamındadır. O halde diyebiliriz ki TÜRKLERİN ASLINA DÖNÜŞÜ için verdiği
mücadeleye TÜRK DEVRİM'i denir.
Osmanlı'nın son dönemlerinde görülen şahsi
idarenin başarısızlıkları, yenileşme ve ıslahat hareketlerinin mayasının tutamamasının sebebi olarak söylenebilir, Halktan uzak ve hükümran yapısı ve Halk
arasındaki etnik ayrıcalıklar bütünleşmeyi engellemiş her tebaa ayrı baş
çekmiştir. Halkı ile sevgi, şefkat ile korumaya yönelik bir ilişki kuramayan
yönetim, ne kadar çabalasa da asla ayakta kalmayı başaramamıştır ve bundan
sonra da bu hükümran tarzı başaran olmayacaktır sanırım.
Köklerimizin bir İmparatorluk
kurduğunu ve bütün dünya da yönetim becerisi ile ün saldığını ancak bazı
bozulmalar ve bulaşmalar ile çöktüğünü, çöküş sırasında yine bazı iyileştirici
önlemler, aldığını hepimiz biliyoruz. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerindeki
iyileşme gayretleri, Cumhuriyet ile yapılan İnkılapların başlangıcı sayılır. Bu
teze kanıt olarak değerli arkadaşım Fuat Yeşilkaya'nın beni haberdar ettiği; Ahmed
Bedevi Kuran'nın yazdığı 'Osmanlı İmparatorluğunda İnkılap Hareketleri ve Milli
Mücadele' adlı kitabı çok ciddi bir eser niteliğindedir.Bu kitabı anmayı
İnkılabın köklerini, baş gösterişini filizlerinin boy gösterişini anlamak
açısından çok önemli bulduğumu söylemeliyim! Hemen ilk sayfalardan bir cümleyi
burada yad edeyim 'Hiç şüphe yoktur ki, Osmanlı imparatorluğunun parçalanması
taassup ve kuru cehalettendir.(1330)'
BAŞÖĞRETMEN 'HASRETLİ OKLAR' |
Geçtiğimiz
günlerde 30 Ağustos Başkumandanlık ve Zafer Bayramını, ardından da 9 Eylül
İzmir'in düşman işgalinden temizlenmesi ve Yurdumuzun büyük bir bölümünün
güvenlik altına alınmasının yıl dönümlerini yaşadık. Kıvanç günlerini hasret ve
özlemle yüreklerimizde hissettik. Bu günlerde ihtiyacımız olan iyi hissetme,
kendini değerli görme duyguları, yine Atalarımızın verdiği amansız mücadele
sayesinde sinemizi şenlendirdi.
Bu güzel duygularla göz attığım bir kaç eski gazetede,
O günlerde yeni Türk Harfleri olarak nitelenen sütunlar dikkatimi çekti. Gazetede
Türkün asırlardır kullandığı eklemeli dil tekniğine uygun olarak sözcük türetmeye
ilişkin sûtun dil çalışmalarının ne
denli özenle bilinç ile yapıldığının açık delili. Ayrıca gazetenin bütününe
serpilmiş olan yeni rakamlar, Arapça metinler içinde kullanılan Türk harfleri
ile yazılmış kelimeler ve 'tır, dir' eklerinin bütün makale içinde Türkçe
yazılışı, bana bu günün etiketlerini anımsattı. Yüzümde gülümseme ve zeka
karşısında aldığım memnun eda dışarıdan bile gözlenebilirdi!
Baş öğretmenin işi olmalıydı bu! Bütünün
içinde açan kır çiçekleri! Arapça harflerin arasında özüne, sözüne, yapısına yaşantısına
uygun açan renklerce kır çiçekleri, özlemle beklenilen ÖZ'e dönüş! Yeri
gelmişken hemen 09/ 09 /1928 Tarihli, Hakimiyeti Milliye gazetesini, örnekleyeyim,
BAŞÖĞRETMEN TÜRK HARF İNKILABI |
Bu güzel ve
eşsiz Gazete sayfalarının arkasında Harf İnkılabının yoğun bilimsel çalışmalardan
sonra yapıldığını göz ardı etmeden belirtelim. Yeni Türk harflerinin tam bir
dökümünü de hemen her günün gazetesinde görmek mümkün, uzunca bir süre sürekli
olarak yayınlandığını gözleyebiliyoruz.
BAŞÖĞRETMEN TÜRK HARFLERİ |
Zamanlamaya Dikkat!
9
Eylül 1928 Yedi düvele verilen amansız Kurtuluş Mücadelesinin yıl dönümünde bu
kez cehalete verilecek savaşın meşalesini tutuşturmak bu gün bile toplum
mühendislerinin parmağını ısırtacak zamanlamadır. Bu kıvanç gününün mutluluğu
cehalet savaşının meşalesinin yakılması, başarıların yeni başarılar doğuracak
güdülenme kaynağı oluşturması öğretmenliğin kitabını yazmaktır. Demektir ki,
başarı en az bir önceki başarı kadar olacaktır bu bir payda koymak bir eşik
belirlemektir Baş öğretmenin kendi kendi ile yarışıdır. Kişisel gelişimde kendi
kendini aşmaktır. Atatürk'ümüzün kişiliğini Türk Toplumu ile özdeşik kıldığını
bildiğimize göre bu gelişmek için sınır gözetmeden her alanda bir önceki
başarıyı geçmek demektir.
BAŞKUMANDAN 9 EYLÜL 1928 AKDENİZ ZAFERİ' |
İstiklali
kanı canı pahasına yokluk içinde kazanan Türk Milleti asırlarca kendine
dayatılan anlamadığı esir edildiği harfleri aklından tıpkı kara örtüyü yırtıp atar
gibi atmaya iştahlanmıştı ve Baş öğretmeni çok ehildi!
Kıvanç gününün ardı sıra gelen gazetelerin adının ve bu gün etiket
diyebileceğimiz sözcüklerin yeni harfler ile yazılması küçük bir sütun ile işe başlanması neredeyse
bu günün teknikleri ile yarış ediyor.
Büyük maharet! Usta bibliyograf Emil
Ludwig'in tespite dayalı betimlemesinin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor
bizlere. Ne demişti usta yazar 'Hakiki Tablo'! Bu temaya uygun gazete
sütunlarından bir kaç örnek vererek sizlerde Ulusal Egemenliğe dayalı aslına
dönüş hareketlerinin kokusunu, tadını duyumsatabilmek benim için son derece
mutluluk kaynağı olur. Yarın sabah okulların sonra yüksek okulların açılacağı
bir gün, cehalet ile savaşımız da yeni bir gün! Ve yeni bir dönem başlayacaktır.
Türk Uygarlığının dünyada çapında çizdiği 'Hakiki Tablo' bütün parlaklığı ve
güzelliğiyle yerini alsın eskisi gibi yol gösterici olsun! Bunun için Baş öğretmene
kulak vermek onun gibi Ulusunu sevmek gönülden sevmek yeterlidir.
İçinde
bulunduğumuz girdaplardan cehalete karşı bir savaş başlatarak çıkmak en doğru
yoldur ve alan eğitim alanıdır! Son söz olarak umuyor ve diliyorum ki, önce ki;
savaşlarımız kadar kutlu ve sonu esen olur!